28 Ağustos 2009 Cuma

Kin kırdı her okşamak istediğimde seni.

Athena'nın Yalan şarkısı kulagıma takıldı yine severek dinledıgım, dinlerken bi çok sey kurguladıgım bi şarkıdır kendisi. Özellikle 'aşk nefrete ne yakınsın kısmında' derin düşüncelere daldığımdan şarkının geri kalan kısmı pek umrumda olmaz. Aşkın nefretle olan yakınlığı hep imkansız gelmiştir bana. Tamamen zıt kutupdadırlar. Aşk en yüce duyguyken nefret bi kişiye duyulabilecek en kötü duygudur.O yüzden 'en büyük aşklar kavgayla başlar' ibareside okulda hocaların öğrencileri bir arada tutma amaçlı uydurdukları renkli bi yalanmış sanırdım. Ve belkide bu tezimi dogrulamak amaçlı hiç bir aşkıma nefretle başlamadım ama %98.7 sini nefretle sonuçlandırdım.



Daha sonra farkettim ki aşk da nefrette insan oglunun tadabilecegi en yogun duyguların zirveye ulastıgı an, o yüzden bir çember üzerindeki 2 nokta gibi birinden yola cıktıgında varacagın nokta diğeri oluyor ve 2 duygu garip bi paradoksun temellerini atmıs oluyorlar. Eger birine aşıksan yediğin kazığın sonunda -ki ben her aşığın kıçına yiyeceği bir tekmenin olduğunan inanırım- nefret etmen çok kolay oluyor. Her nekadar bazen nefret mi ettiğini yoksa Leyladan daha bi aşık olduğunu anlayamasanda. Oysaki hoşlanma vari duygularda (+) lar ve (-) ler birden nötr oluveriyor. Ama aşk ve nefret denen duygu piç gibi ortada kalıyor.



Bu duygular eşliğinde bir yandan yeni sürüm olduğu için uzun süre bakarsam alışırım belki düşüncesiyle ilk defa bilgisayar görmüş bir insan oğlu edasıyla messenger'ıma bakıp bi yandan da yeni yeni muhabbete başlamış oldugum oğlanla konusuyordum. sonra birden gözüm messengerın altında kişi listemde bulunan insancıkların neler yaptığını bildiren kısıma takıldı.

Yus, ayşe adlı kişinin ağına katıldı.

Bu yus hangi yus diye uzun bir süre düşündüm. zira tahmin ettiğim Yus'un kişi listemde yeri yok diye anımsıyordum. Beynimi pek fazla yormayayım düşüncesiyle ismin üzerine tıkladım. Gördüğüm profil resmi yaklasık 1000 gün geçmesine rağmen kalbim bi an hızla çarptı sonra midemde havalanmaya çalısan kelebekleri sert bi hamleyle durdurdum.O, sarı t-shirtüyle onu ilk gördügüm anı anımsattı bana. Beni kendine aşık edene kadar gözlerini gözlerimden ayırmadığı zamanı, 2sn geçmeden beynim eror verdi ve kendine geldiğinde anımsadığım tek şey ondan nefret ettiğim an gözlerimi gözlerinden ayırmadan onun bana yüklediği anlamın tam tersini ona yüklemeye çalıstıgım andı.Ve ben 'X' butonuna basmadan önce duygularımı zaman aşımına uğradıkları için rafa kaldırdım.

4 yorum:

Eli Nislis dedi ki...

-ki ben her aşığın sonunda kıçına yiyeceği bir tekmenin olduğuna inanırım-

Ne tesadüf, ben de.
Tanışalım mı?

AS-PIRINE dedi ki...

Hayatta hiç bişi tesadüf değildir.
Ben o sinerjiyi gördüm bizde.
neden olmasın.

geveze baykuş dedi ki...

haklısın, her aşığın kıçına yiyeceği bir tekme vardır, çok şükür ki erkekler çivi topuklu giymiyor. nice olurdu halimiz!

AS-PIRINE dedi ki...

geveze baykuş; çok şükür ki bizim giyebilitemiz var, bazı kötü durumları avantaja çevirebiliriz yani :)