25 Şubat 2011 Cuma

beni bırakma!

Git hadi git ciğerim yanıyor
Son gece bu, beni sevsen ne olur
Kim saracak beni kim sevecek
Dur dokunma yüreğim acıyor
Sevme beni sevdalardan vurgunlar yedim
Bana çok gördüğün aşkı sen ellere ver
Terkedilişim ilk değil alışır gönlüm
Sevilmeden sevmek var ya o daha beter

Hadi beni öldür beni unut
Hadi beni göm yalnızlığa
Hadi bana hepsi yalan de
Beni bırakma


24 Şubat 2011 Perşembe

Aitlik&Sahiplik


Ben hiç bir zaman hiç bir yere yada bir kişiye yada herhangi bir şeye ait olmayı düşünmedim. Bu yüzden dogduğum şehri sevmedim hiçbir zaman. Hiçbir okulumu da öyle. sınıf arkadaslarımla sıra arkadaslarımla güzel bitirmedim ilişkilerimi. Gerçi bi sonun neresi güzel olabilir ki. Hocalarımdan da nefret ettim hep. Ait olmaktan, ait olup o şehre o insanlara saplanıp kalmaktan çok korktum.
Sevgililerimle ilişkilerim hep alt etmeye yönelik oldu. Ait olmayayım sahip olayım istedim. Olmayınca arkama bakmadan dönüp gittim.
Üniversiteye geldim. Başka bi şehir başka insanlar başka nesneler girdi hayatıma. Dönüp baktığımda ait olduğum tek şey ailemdi. E.de buna dahil.
Bu korku benim yakamı burdada bırakmadı. Okulumu hiç sevmedim. Kaldığım yeri. Kaldığım şehri. Hiç benimsemedim. Sahip olmak hep daha cazip geldi bana. Eğer bişeye sahipsen senin iznin olmadan o şey senden kopamazdı çünkü. Sen ipi bırakmadan o senden uzaklaşamazdı. Hayal kırıklıklarına ve üzüntüye yer yoktu hayatımda ait olmadıktan sonra da olmayacaktı.

Sonra iki sene geçti üzerinden bir yaz tatiliydi. Diğer yaz tatillerinin aksine Ben okuduğum şehri özledim, ben kaldığım evi, odamı, eşyalarımı özledim. Ben arkadaşlarımı özledim. Ben sevdiğim adamı özledim. İlk defa bi yere ait olduğumu hissettim. İlk defa bi adama ait olduğumu hissettim.

Sonra ne mi kendimi o adama ait değilde sahip olduğumu kanıtlamak için giydim bütün zırhlarımı, sürdüm savaş boyalarımı ve yenildim. Ve kendimi ilk defa ait hissettiğim ve bunu kabul ettiğim adam tarafından piç gibi ortada bırakıldım.

Şimdi ne ait olduğumu hissedebiliyorum. Nede birşeylere sahip. Ben bu koca şehirde bi çatı katında çift kişilik bir yatak üzerinde kayboldum.

22 Şubat 2011 Salı

Olmuyorsa zorlamayacaksın!


Bu lanet olası aşk acısı mı, sevgi mi, özlem mi her ne boksa benimde ağzıma sıçtı ve hala da sıçmaya devam ediyor.
Geçmiyor ne yaparsam yapim bitmiyor.
Ne zaman tamam bitti artık son desem karşımda ya hayaletini görüyorum yada kendisini. Biz hiç yok olmamışız gibi devam ediyoruz biz olmaya.
Birbirimizi gördüğümüz konusmaya basladığımız dakikada aramızdaki her ne boksa yine bizi birbirimize çekiyor.
Bitsin istiyorum. Artık burnum kokusunu, gözlerim yüzünü, ellerim ellerini aramasın istiyorum.
Başka vücutların 'başka' olduklarının farkına varabilmeyi ve o 'başka' vücutlara ait olabilmeyi istiyorum. Ama olmuyor. Ne yaparsam yapayım ne aklımdan nede kalbimden gitmiyor işte.
Bazen nefesim daralıyor, bazen damarlarımdan aktığını hissediyorum. Bazen akıp gittiğini artık bittiğini hissediyorum ama o ilk gördüğüm anda girdiği yerden bir türlü çıkmıyor. Çıkamıyor.
Aynaya bakıp onu gördüğüm günlerde kendime diyorum. 'Bu da geçiçek hangi acı sonsuza dek sürmüş ki ve bu acı canımı ne kadar acıtabilir ki.'
Sonra bazen kolumu ısırıyorum, dişim ağrıdığında seviniyorum. Onun acısının biraz daha hafifleme ihtimaline karşın.
Ama olmuyor. Bir türlü hayallerimden çıkartamıyorum. Öldüğümü hayal ettiğimde bile.
Ve en kötüsü ne biliyor musunuz. Deli gibi nefret ettiğim halde, hiç sorgulamadan boynuna atlayacak kadar çok seviyorum.

11 Şubat 2011 Cuma

Ben her gece sarhoşum derdimden böyle. Aşk yolunda berduşum kaderim böyle.


Resmen 1 haftadır bu modda yaşıyorum. Ne ders çalışabiliyorum, ne bilgisayarla uğraşıyorum ne de vatana millete hayırlı bi eylem gerçekleştiriyorum. Tek yaptığım uyuklamak. Beni tetikleyici zinde tutucu antidepresanlar aldığım halde.
Boş beleş yaşıyorum bu hayatı anlayacağınız gibi. Ve bu durum beni hiç rahatsız etmiyor. Hiç bişeyden beklentim kalmadı çünkü. Özellikle çakmaktaştan.
Diğer yarının burda olduğu bi gün içelim güzelleşelim dedik ve liköre şarapmış gibi davranıp dehşet bi biçimde kafayı bulduk. Normal zamanda konuşmayı sevmeyen ben yaklaşık 3 saat aralıksız konustuğumu hatırlıyorum çektiğimiz videolar sayesinde. Bide çakmaktaşı aradığımı. Ve sevgilin varmı diye sorup evet cevabı aldığımda senin sevgilin olamaz çünkü sen beni seviyosun diyip telefonu kapattığımı. Gecenin sonunda da ben biraz organlarıma konusayım diyip sızmışım. sabah kalktığımda kafam hala güzeldi. Burdan çıkartacağımız sonuç eğer likör kadehte içilen bi içki olsaydı likör bardağı yapmazlardı. Ama biz pişman değiliz yine olsa yine içeriz.

Ve ayrıca ben yazı yazma özürlü olduğumu bile bile blog yazmayı sürdürmemide tebrik ediyorum.
Burdan kendimi öpüp sizlerede hoşçakalın diyorum.
Umarım herkes güzel bi haftasonu geçirir. Sınavları olsa bile.