9 Mart 2011 Çarşamba

Al başımdan bu sevdayı, götür yare ver.

Bir kız vardı. Gençliğiyle çocuklugu arasına sıkışmış hangi yöne adımını atacağını bilmeyen bir kız. Çocukluğunu gizlemeye çalışırken pamuk şekeri gördüğünde gözleri ışıldardı. 18 yaşına daha yeni girmişti. 18 yaş doğum günü onun için özel olmamıştı. Ama biliyordu artık kötü günlerin onun yakasını bıraktığını. Yada öyle sanıyordu.
Çok mutluy
du. Erkeğini bulmuştu çünkü. Hemde gençliğe adımını attığı ilk zamanlarda babasının gözlerine, babasının ismine sahip bir erkeği. Gerçek aşkını, hayallerini süsleyen ilklerini yaşayacağı erkeğine sahip olmuştu. Yada öyle sanıyordu.
Bir telefonla irkildi kalbi birgün. öğrendiki erkeği sandığı erkek başka bir kızın erkeğiymiş. Öğrendiki aslında hiç sevilmemiş. Aldatılmış. Kandırılmış. Erkeğin 'herşey çok güzel olacak' sözünün ardında kocaman bir yalan yatıyormuş. Başta ne yapacağını bilemedi. Yalnızdı. Yüreği bunu hazmedemeyecek kadar küçüktü, güçsüzdü. Ağlamak istedi. Bağırmak. Yataga yatıp bir daha hiç uyanmamak. Kalbini koparıp atmak istedi. Ama yapamadı.
Olsun dedi benim yanımda olsunda isterse onu sevsin dedi. Beynine söz geçirdi de kalbine bir türlü söz geçire
medi.
Günler geçti. Ama kalbinin ağrısı geçmedi. Bir gün karşılaştı erkekle. Gözlerine baktı uzun uzun. sözlerine kulak vermek istemedi. Eğer sözlerine kulak verse kalkıp gidebilirdi masadan ama o yüzünün her çizginisi ezberlemeliydi erkeğin. Dudağının kıvrılışını. Gözlerinin kısılıp masum masum bakışını. Ezberlemeliydi de başka yüzlerde ki kıvrımlara inanmamayı öğrenmeliydi.
Ezberlemeliydi de gözlere güvenmemeyi bilmeliydi.
Baktıkça güçlendi kalbi. erkeğin karşısında kıvranışlarını gördükçe büyüdü bedeni büyüdü ruhu.
Ikna olamadı sevginin masumiyetine. Küstü içindeki küçük kıza. Ve döndü arkasını hayallerine umutlarına. Bir daha da arkasına bakmadı.


Günler geçti önce. Ağrısı geçmedi kalbinin. Aylar geçti. Kalbi büyüdü ama yaraları küçülmedi. Sonra seneler oldu gözlerini unuttu çocugun. Şarkıların hangi kısmında isminin geçtiğini unuttu da üzüldü anılarına.
Ve bir gün geldi. Unuttu erkeğin yüzündeki çizgileri.Unuttu erkeğin sözlerini. Unuttu erkeğin o içini yakan ellerini.

Bir adama aşık oldu. Bir adamın gözlerinde kendini buldu.
Büyümüştü artık. Ne içindeki küçük kız çocuğu kalmıştı. Ne de genç kız. Yaşı o kadar büyük değildi ama ruhu büyümüştü.
Kalbi parça parçaydı. Birleştiririm sandı.
Adamında kalbi parça parçaydı. Birlikte yararlarını saracaklardı. yada saracaklarını sandı.

Adamın kalbiyle kendi kalbi puzzleın parçaları gibiydi. Birbirlerini tamamlıyorlardı ve bunu ikiside biliyordu.
Ama adam yoruldu birgün kadının geçmişinden. Geçmişinde aldığı yaraların acısından. Kadının güvensizliğinden.
Kadının inançsızlığından.
Başka bir kalbe inandı. Kadını kocaman bir dünyanın kocaman bir şehrinin ortasında yapayalnız bıraktı.
Adamın ağzından başka bir kadının ismini duyduğunda uzun uzun baktı, kendine ait olan gözlere dudaklara kıvrımlara iyice baktı. Ama ezberlemedi. Biliyordu ona ait olduğunu. Hangi yüzyılda hangi evrende hangi yaşam alanında olur sa olsun bir gün tekrar bir araya geleceklerini biliyordu.
Son kez öptü kendine ait dudaklardan ve uğurladı adamını. Başka kollara, başka sevdalara.

Ve dua etti seneler önce ona ilk hayal kırıklığını yaşatan onu büyüten erkeğe. Kalp ağrısının ne olduğunu biliyordu ya kadın. Onda da yanılmıştı. Asıl acıyı şimdi tadıyordu bünyesi.
Yüreği kavruluyordu da gözünden bir damla yaş akmıyordu şimdi.

Hiç yorum yok: