24 Şubat 2011 Perşembe

Aitlik&Sahiplik


Ben hiç bir zaman hiç bir yere yada bir kişiye yada herhangi bir şeye ait olmayı düşünmedim. Bu yüzden dogduğum şehri sevmedim hiçbir zaman. Hiçbir okulumu da öyle. sınıf arkadaslarımla sıra arkadaslarımla güzel bitirmedim ilişkilerimi. Gerçi bi sonun neresi güzel olabilir ki. Hocalarımdan da nefret ettim hep. Ait olmaktan, ait olup o şehre o insanlara saplanıp kalmaktan çok korktum.
Sevgililerimle ilişkilerim hep alt etmeye yönelik oldu. Ait olmayayım sahip olayım istedim. Olmayınca arkama bakmadan dönüp gittim.
Üniversiteye geldim. Başka bi şehir başka insanlar başka nesneler girdi hayatıma. Dönüp baktığımda ait olduğum tek şey ailemdi. E.de buna dahil.
Bu korku benim yakamı burdada bırakmadı. Okulumu hiç sevmedim. Kaldığım yeri. Kaldığım şehri. Hiç benimsemedim. Sahip olmak hep daha cazip geldi bana. Eğer bişeye sahipsen senin iznin olmadan o şey senden kopamazdı çünkü. Sen ipi bırakmadan o senden uzaklaşamazdı. Hayal kırıklıklarına ve üzüntüye yer yoktu hayatımda ait olmadıktan sonra da olmayacaktı.

Sonra iki sene geçti üzerinden bir yaz tatiliydi. Diğer yaz tatillerinin aksine Ben okuduğum şehri özledim, ben kaldığım evi, odamı, eşyalarımı özledim. Ben arkadaşlarımı özledim. Ben sevdiğim adamı özledim. İlk defa bi yere ait olduğumu hissettim. İlk defa bi adama ait olduğumu hissettim.

Sonra ne mi kendimi o adama ait değilde sahip olduğumu kanıtlamak için giydim bütün zırhlarımı, sürdüm savaş boyalarımı ve yenildim. Ve kendimi ilk defa ait hissettiğim ve bunu kabul ettiğim adam tarafından piç gibi ortada bırakıldım.

Şimdi ne ait olduğumu hissedebiliyorum. Nede birşeylere sahip. Ben bu koca şehirde bi çatı katında çift kişilik bir yatak üzerinde kayboldum.

Hiç yorum yok: