21 Nisan 2011 Perşembe

Aşk bu mu? Aşk acı mı?

Derste nazlının 'çakmaktaş arıyor!' diyip paniklemesiyle irkildim. Verebildiğim tepki sadece 'hmm' oldu. Çakmaktaş nazlıyı arayabilirdi. Ne de olsa abla kardeş gibilerdi. Dersin bitimine kadar içimden 'eger karsılasırsak asla eskisi gibi davranmayacagım' diye geçirdim. En son aynı ortamda bulunduğumuzda oynadığımız oyun gereğide olsa onu herkesin içinde öptüğümü unutarak kendimi çok normal davranacağıma inandırdım. dersten cıktık ve nazlı 2bizi ışıklarda bekliyor eger rahatsız olucaksan iptal edeyim'dedi. Böyle birşeye gerek yoktu. Çünkü nede olsa biz onunla artık arkadas bile değildik ve sonsuza kadarda iki yabancı gibi olucaktık.

Karsılastığımızda sadece bir bas selamı verdim. Yolda yürürken istemsiz olarak yanıma geçiyor daha sonra bunu farkedince araya nazlıyı alıyordu. Bense o hiç orda yokmuş gibi davranmaya devam ediyordum.

Eve geldik. İkimizde birbirimizden uzak durmaya calısıp 5 dakika sonra yine birbirimizin yanında buluyorduk kendimizi. Ben bu duruma pek aldırış etmedim. Herşey koca bir alışkanlıktan ibaretti. Saat ilerliyor hep birlikte tv izleyip karaoke yapıyorduk. O bir yandan saate bakıyor bir yandan da aldırış etmiyor gibi gözüküyordu. Saat 11bucugu geçti. Gitmesi gereken saat çoktan geçmiş oldu ve ben hala iyi niyetten yada saflıktan evine yürüyerek gideceğini düşündüm.

Saat ilerliyor. Üzerimden espriler yapıyor. Sataşıyor. Bazen sinirlenip korkutucu bakısını atıyordu. Bense her seye tepkisiz bi biçimde ne olup bittiğini anlamlandırmaya calısıyordum. Kafamdaki en belirgin düşünce odaya girip kendimi kitlemekti. Aksi taktirde yine ona yenileceğimin farkındaydım.



Bi süre sonra en sevdiğim koku, en sevdiğim eller, en sevdiğim adam bende olan pijamalarını giymiş en sevdiğim gözlerle bana bakıyordu. Ben yanında oturuyor ve izlediğimiz belgesele odaklanmaya calısıyordum. Nazlı uyumaya gitmişti. Ve ben hala neden onun yanında olduğumu anlayamıyordum.

O saçma sapan hikayeler anlatmayı bende dinlemeyi özlemiş olmalıydım. saçma sapan bir diziye takılıp sabaha kadar izlemeyi özlemiş olmalıydı yoksa neden biraz daha yanında kalmam için yalvarırdı ki gözleri. Benim gözlerimse çoktan cevabını vermişti.
Bir koltukta bi ucunda ben diğer ucunda o yatmaya calısıyorduk. Onun sürekli kıpırdaması beni de rahatsız etti. Ve dayanamayıp;

+ "Sen rahatsız oldun. Ben en iyisi uyumaya gideyim artık." dedim
- "Diziyi izlemicek misin?"
+ "Aslında dizi baya sardı. uykumda yok ama baksana sen rahat edemedim. En iyisi gitmem"
- "Gel yanıma yat o zaman rahat izleyebiliriz."
+ "yok artık. emin misin?"
Yalvarır bi bakış ve
- " Hadi gel!"

Yanına uzandım. kolunu basımın altına koydu. Basını enseme yasladı ve kokumu içine çekti. O an orada ölmek istedim. Huzur buydu. Orada ölmeliydim ve sonsuza kadar yüzümde mutlu bir tebessüm kalmalıydı. Tanıdık bir ten elini kolunu nereye koyacağını bilen bir vücut ve bize ait bir koku. Gözyaşlarıma engel olamadım.
Fark ettiğinde beni kendisine dogru çevirdi. gögsüne bastırdı.


+ "Neden bana bunu yapıyosun?"
- "Neden ağlıyosun?"
+ " Senden nefret ediyorum."
- " Ne kadar?"
+ "çooook. Lütfen senden artık benden nefret et."
- "Benden ne kadar çok nefret ettiğini kanıtla" dedi.
Ve öpmeye başladı. 1,2,4,7 ne kadar öptü hatırlamıyorum ama hiç bir öpücüğüne karşılık vermedim. Neyi kanıtlamaya çalıştım. Ne anladı bilmiyorum ama öpmedim ve ısrarla "neden bana bunu yapıyorsun?" dedim
"Belki bende senden çok nefret ediyorumdur" dedi. Yalan söylemeyi hiç beceremezdi.


-"Ben nerede yatıcaksam göster uyuyayım yoksa dayanamayacağım."
+ "Neden dayanmak zorundasın?"
-" geleceğimiz yok"

Ben ondan hiç bir zaman bi gelecek istememiştim ki. Hatta ben bi gelecek istemiyordum. Orda öylece ölmek istiyordum. Ama o farkında değildi.

Yatacağı odaya girdik. O yattı. üstünü örttüm. Ve ışığı kapattım. Tam kapıyı cekmek üzereydim ki
- " Gitme"
+ "Hayır. İyi geceler."
- " Hadi gel"
+ "Bunu yapma bana"
- " Sadece konusucaz lüten."
+ " Peki sadece konusucaz."
Beni kendisine doğru çekti. " Bu aşk" dedi. " Birbirimize dayanamamamızın başka bi açıklaması olamaz." Gece boyunca ara ara beni kendisine dogru cekip sarıldı. Kokumu ciğerlerine hapsetti.
Ben bu kadar güzel bi gecenin gerçek olmayacağının bilincindeydim. Hepsi rüyaydı. Sabah uyandığımda "Ohhh hepsi rüyaymış. Gerçekte bu kadar aşık olup uzak olmaya nasıl dayanabilir ki insan" diyecektim. Ve antidepresanımı içip güne mutlu bir şekilde kalkacaktım.


"Nolur tanrım gözümü açtığımda yanımda olmasın. Yanımdaysa ölmüş olayım kalkıp gitmesine dayanamam" diyerek gözümü açtım. Kolunun üzerinde yatıyordum. Uyandığımı fark edince dönüp sarıldı ve uyumaya devam etti.





Ve ben hala yasıyordum
Peki
Her defasında aşk bunu bana yapmaya mecbur muydu?

Hiç yorum yok: