23 Nisan 2011 Cumartesi

O kadın


Üç sene önceydi.
Kocaman bir boşluk içerisinde çırpınıp hayatta kalma savaşı vermeye çalışan bir kuş gibiydim.
Uçmayı yeni ögrenmiştim.
Herkesten uzakta yapayalnız kalmayıda.
Çevremdeki herkes yabancıydı. Ben o kadar küçüktüm ki yapılabilecek en iyi seyin kendimi soyutlamak olduğunu düşünüyordum.
En yakınım beni yarı yolda bırakmıştı. Yalnızdım. Boş sokaklarda bağıra bağıra ağlayacak kadar yalnızdım.
Sonra birini tanıdım. Çok tanıdıktı gözleri. Güven veriyordu. Aşk veriyordu. Şevkat veriyordu.
Tüm hücrelerim inandı ona.
Tanımadığım bi evde tanımadığım bir vücut huzursuzluk içinde huzur veriyordu bana.
Ve ben tüm saflığımla inandım ona.
Ama burda işler öyle yürümüyordu. Kuşların kanatları ya kırılıyor yada daha fazla güçleniyordu.
Bana ait sandığım ten başkasına aitti. Ve ben bunu ögrendiğimde çok küçüktüm. İlk defa bir vücutla tanışacak kadar küçük. Kırılmıştı tüm kanatlarım.
Çevreme baktım. Çevrem bana güç verdi. Uçmayı önceden öğrenmiş karşı ranzamda ki kahkaha bana güç verdi. Telefonda her gün duyduğum ses bana güç verdi. Onardım kırılan kanatlarımı. O kadar güçlendim ki başka bir vücut bir daha yakamayacaktı bu kadar canımı.
Bir daha asla 'o kadın' olmayacaktım. Zamanı geldiğinde bana ait bir ten bulacaktım.

3 yıl geçti. Bir nisan günü gördüm onu. Hayalimdeki tüm masumlugunu yitirmiş bir şekil de.

Hiç bana ait olmayan ve asla olmasını istemediğim gözlerle 2 sn buluştu gözlerim. Bu kad
ar yabancı olabileceğini hiç hayal etmemiştim. Zamanmıydı Bu kadar hissiz kalmamı sağlayan başka bir aşkmıydı bilmiyorum ama içimden teşekkür ettim ona.

" Teşekkür ederim gözleriyle içime bakabildiğini sandığım çocuk. Bana yalan gözler nasıl olur, susan bir adamın karşısında nasıl durulur, içinde fırtınalar koparken nasıl sakin olunur, için kan aglarken nasıl kahkaha atılır, bir aşka nasıl yenik düşülmez de büyünür ögrettiğin için teşekkür ederim. "


Hiç yorum yok: